Karın

Turkish Definition

Karın, batın, işkembe, göbek,iç

Karachay - Turkish Examples

Anasının Karın ınında - anasınınkarnında

bir Karın dan çıkğanla - birbatından çıkanlar

Karın cav - göbekyağı

açdan Karın ı içine kuruğandı - açlıkdan karnı sırtına yapışmış

aç Karın ŋa - aç karnına

koynu Karın ı - koyunun işkembesi

Karın bok - işkembe pisliği

beş Karın lı üydegi - beşkarınlı ev

beş boğazlı aile -

Karın etmek - karnı büyümek

göbekbağlamak -

gebeliği belirmeyebaşlamak -

Karın asıramak - karnınıgeçindirmek

karnını beslemek -

Kobuznu Karın ı cırtılğandı - armonikanın körüğü yırtılmış

anı Karın bardı - o gebe

Karın ı burmak - karnıburuntu yapmak

karnı ağrımak(mec) -

canı istemek -

anı Karın ı bursabu işni tındırır edi - onun canıisteseydi bu işi görürdü

Karın avruv - karın ağrısı

bahane (mec) -

anı Karın avruvun bileme - onun karın ağrısını(bahanesini) biliyorum

Karın calçı - boğaz tokluğuna çalışan kimse

Karın calğa işlemek - boğaz tokluğunaçalışmak

Karın ın tökmek - içiniboşaltmak

deşarj olmak -

karnıŋıtök da tınçay - içini dök de rahatla

Ol Karın etdirse da cav etdirmez (d) - ogöbek yaptırsa da yağ yaptırmaz

oyardım etse de hora geçirtmezanlamına -

Karın ım burup kusarımkeledi - karnım buruntu yapıyor

Kusacağım geliyor -

Karın ı amannı künüaman (as) - karnı doymayanın hergünü berbat

açgözlünün günü gündeğil -

karnı amanŋa kazanasdırma -

kolu amanŋa ot cakdırma(as) - aç gözlüye yemek yaptırma

Çolak elliye ateş yaktırma -

Karnıŋavrusa avzuŋu tıy-Közüŋ avrusakoluŋu tıy (as) - karnın ağrırsaağzını tut-Gözün ağrırsa elini tut

Karın karınŋa da kuruldaydı (d) - karın karına karşı gurultuyaparmış

Karın kuru bolsa cürek urubolur (d) - karın boş olursa yürekde çukur olur

mide boşsa yürek dedurgun olur anlamına -

karnıŋtoyğunçu aşa da beliŋ talğınzı işle(d) - karnın doyana kadar ye

belin338tutulana kadar çalış -

karnıŋ tokkayğıŋ cok (d) - karnın tok kaygınyok

tuzsuz aşım kaygısız başım -

açkarınnı tok bilmez-avruğannı savbilmez (as) - karnı aç olanı tokanlamaz

hasta olanı sağlıklı olananlamaz -

English Definition

Abdomen, abdomen, tripe, navel, interior