Kaygı, endişe, kargaşa, telaş,merak, gaile, gam, keder, hüzün,dert, felaket, mesele, iş
Ullu Kayğı - büyük telaş
büyük gaile -
Kayğı ğakoymak - telaşa vermek
telaşadüşürmek -
Kayğı salmak - telaş vermek
Iş çıkarmak -
Kayğı larım bir kesekçaçıldı - endişelerim biraz dağıldı
Kayğı etmek - endişe etmek
kaygıduymak -
merak etmek -
Kayğı etipturama - endişe edip duruyorum
Başımı Kayğı bashandı - kafamı gailebastı
cüregine Kayğı tüşgendi - kalbinedert düşmüş
kalbi hüzünle dolmuş -
Üy Kayğı la - ev işleri
ev gaileleri -
anı Kayğı sın körügüz - onun meselesinihallediniz
biçen Kayğı cürüydü - ot(biçme) telaşı devam ediyor
keter Kayğı ğa kirdile - gitme telaşına girdiler
Men da anı Kayğı sına aylanama - bende onun telaşına dönüpduruyorum
anı kayğısın tındırdım - onun işini gördüm
Kayğı cürütüvnükoy - gaile çıkarmayı bırak
Kayğı cürütgen adam - gaile çıkaranadam
başıbız ullu Kayğı ğa tüşgendi - başımız büyük derde girdi
bu Kayğı dankalay kutulğun - bu dertden nasılkurtulmalı
Kayğı çığarmak - belaçıkarmak
mesele çıkarmak -
Kayğı söz - taziye
baş sağlığı dileme -
Kayğı aş(kayğaş) - ölü evne götürülenyemek (Kafkaslar taziyeye giderkenyemek götürürler
böylece ölü eviacılı gününde yemek pişirme işiyleuğraşmaz) -
Kayğı sı bolmağankarasuvdan semirir (as) - kaygısıolmayan kaynak suyundan bilesemirir
Kayğı sı cok kayın anasınakayğırır (as) - kaygısı olmayankaynanasına ihtimam eder
Kayğı çıksaamandan çığar (as) - gaile çıkarsakötüden çıkar
Anxiety, anxiety, turmoil, haste, curiosity, trouble, sorrow, grief, sadness, trouble, disaster, matter, work