Kayğı

Turkish Definition

Kaygı, endişe, kargaşa, telaş,merak, gaile, gam, keder, hüzün,dert, felaket, mesele, iş

Karachay - Turkish Examples

Ullu Kayğı - büyük telaş

büyük gaile -

Kayğı ğakoymak - telaşa vermek

telaşadüşürmek -

Kayğı salmak - telaş vermek

Iş çıkarmak -

Kayğı larım bir kesekçaçıldı - endişelerim biraz dağıldı

Kayğı etmek - endişe etmek

kaygıduymak -

merak etmek -

Kayğı etipturama - endişe edip duruyorum

Başımı Kayğı bashandı - kafamı gailebastı

cüregine Kayğı tüşgendi - kalbinedert düşmüş

kalbi hüzünle dolmuş -

Üy Kayğı la - ev işleri

ev gaileleri -

anı Kayğı sın körügüz - onun meselesinihallediniz

biçen Kayğı cürüydü - ot(biçme) telaşı devam ediyor

keter Kayğı ğa kirdile - gitme telaşına girdiler

Men da anı Kayğı sına aylanama - bende onun telaşına dönüpduruyorum

anı kayğısın tındırdım - onun işini gördüm

Kayğı cürütüvnükoy - gaile çıkarmayı bırak

Kayğı cürütgen adam - gaile çıkaranadam

başıbız ullu Kayğı ğa tüşgendi - başımız büyük derde girdi

bu Kayğı dankalay kutulğun - bu dertden nasılkurtulmalı

Kayğı çığarmak - belaçıkarmak

mesele çıkarmak -

Kayğı söz - taziye

baş sağlığı dileme -

Kayğı aş(kayğaş) - ölü evne götürülenyemek (Kafkaslar taziyeye giderkenyemek götürürler

böylece ölü eviacılı gününde yemek pişirme işiyleuğraşmaz) -

Kayğı sı bolmağankarasuvdan semirir (as) - kaygısıolmayan kaynak suyundan bilesemirir

Kayğı sı cok kayın anasınakayğırır (as) - kaygısı olmayankaynanasına ihtimam eder

Kayğı çıksaamandan çığar (as) - gaile çıkarsakötüden çıkar

English Definition

Anxiety, anxiety, turmoil, haste, curiosity, trouble, sorrow, grief, sadness, trouble, disaster, matter, work